Samos (Sisam)

Türkiye’ye 1.5 saat uzaklıkta aslında bize ait gibi ama değil Yunan adalarından biri…Şöyle bir günde gezer gelirim diyemeyeceğiniz kadar farklı güzelliklere, doğası, yeşilliği, denizi, şarap bağları ile sizi şaşırtan bir zenginliğe sahip yaz tatili alternatifi…

Bu sene iki arkadaşımdan o kadar methini duydum ki giden aşık oluyor kısa bir kaçamak yapalım bakalım dedim. Samos, Kuşadası’ndan feribotla 1.5 saat sürüyor. Genelde gidiş saatleri her gün sabah 9:00 da akşam dönüşleri de 18:00’de (veya 17:00). Ancak güvenlik, pasaport kontrolü derken gemi tam saatinde kalkamıyor. Bizimki 1 saat rötarla kalktı. İndiğinizde de sizi başka bir çile bekliyor ki sıcakta güneş altında 2 pasaport görevlisinin kontrolü tamamlamasını bekliyorsunuz. Bu sebeple günü birlik gidip gezeyim derseniz adaya ve verdiğiniz paraya haksızlık etmiş olursunuz. Gitmişken hem gezip hem de farklı sahillerinin tadını çıkarmak için minimum 4 gün ideal. Aynı gün içinde o sahilden bu sahile giderim derseniz o ayrı.

Feribot için biletleri Kuşadası’nda ofisi olan Meandertravel internet sitesinden aldım. Bunun yanında da adaya farklı turlar var sanırım. Araba kiralama konusunda da onlardan destek aldım. Adadaki arabalarda çok konfor beklemeyin bir hayli eskiler.

Kalacak yer seçiminizde farklı alternatifler var. Ben Samos town (eski adıyla Vathi) ye 10-15 dak yürüme mesafesinde Kalami’de kaldım. Ancak Pthyhagorio da kalmanızı öneririm. Akşamları daha canlı bir atmosferi var.

Samos’da görülmesi gereken yerleşim yerleri Samos town, Kokkari, Pthyhagorio ve Manolates.

Samos antik dünyanın önemli şahsiyetlerinin doğum yeri imiş. Büyük filozof ve matematikçi Pisagor bunlardan biri. Heredot ile Ezop da adada uzun süre yaşamışlar.

Samos town adanın idari merkezi, aynı zamanda feribotun giderken veya dönerken yanaştığı limanlardan birine sahip. Denize paralel uzanan yaya yolu üzerinde restoranlar ve hediyelik eşya mağazaları var. Bu rıhtım boyu ve Samosluların yiğitliğinin sembolü aslan heykelinin bulunduğu Pithagore meydanı tüm gün özellikle de akşamları en canlı alanlar. Şarap müzesi, Arkeoloji müzesi, eski Samos yani Ano Vathi görülecek yerler.

Eski Samos (Ano Vathi) sokakları…

Adanın kuzeyinde yer alan Kokkari, bir tarafta sakin koyu ve küçük otelleri ile balıkçı kasabası kimliğinde iken diğer tarafta uzun taşlık sahili ve sahil boyu sıralanmış restoranları ile hem gündüz hem de akşam keyfi sunuyor. Deniz diğer taraflara kıyasla oldukça dalgalıydı ancak adanın tüm yerlerinde olduğu gibi berrak ve masmavi görünümüyle çok cezbedici. Sahildeki her restoran kendi şezlong ve şemsiye olanaklarını sunuyor. Bunun için ücret almıyorlar yediğiniz ve içtiğiniz yeterli. Adaya ilk geldiğim gün varışım ancak olduğu için günün kalan kısmını burada değerlendirdim. Tercihimi Meltemi restoranın sahilinden kullandım ki ünlü leziz yemeklerini de tatmış olayım. Izgara ahtapot yanında kendi yapımı beyaz şarap ile yorgunluk geçti gitti.

Köyün en güzel plajları bir sonraki koyda çam ağaçları arasında gizlenmiş Lemonaki ve Tsamadou sahilleri. Ben sadece Tsamadou’ya gidebildim. Taşlık sahil tercih etmeyen ben bile keşke buraya daha çok gelseymişim dedim. Sebebi ise denizi çevreleyen yeşil doğası. Arabayı yukarıda bırakıp aşağı doğru inmeye başladığımda karşılaştığım aşağıdaki manzara beni büyüledi. Kokkari’den satın aldığım deniz ayakkabıları ile taş, çakıl etkilemiyor gerçekten en güzel denizin tadını çıkarıyorum. Aşağı indiğinizde 3 farklı beach yanyana. En uçtaki çıplaklar kampı, ortada Tsamadou ücretli şezlong ve şemsiyeleri olan sessiz alan. Sadece cırcır böcekleri. İlerleyince Navagos Beach Club. Şezlong ve şemsiye ücretsiz ama sipariş için sürekli yanınızda bitiyorlar. Duş imkanı da mevcut. Ve sürekli müzik var. Tüm plaj koyda olduğu için dalgadan da etkilenmiyor. En keyifli vakit geçirdiğim yerdi diyebilirim.

Tsamadao Plajına inerken…

 

Kuzey taraflarda deniz keyfi yapınca buraya yakın Manolates‘i görmek içim biraz erken sahilden ayrılıyor ve köye doğru yola çıkıyorum. Kokkari’den yaklaşık 20-25 dak mesafedeki Manolates köyüne Samos’a gelmişken kesin gitmenizi öneririm. Dar neredeyse bazı alanlarda tek arabanın geçebileceği kadar, virajlı bir yoldan yukarı dağa doğru tırmanıyorum. Yolun zorluğunu içinden geçtiğim ormana ve mis gibi havasına odaklanarak geçiriyorum. Gece dönerken inişin de rahatlığıyla bu keyfi daha fazla yaşadığımı söyleyebilirim. Köye araba giremediği için girişteki tek parka bırakıyorum. Parkın bulunduğu alandan büyüleyici bir deniz ve ada manzarasını seyrettikten sonra hava kararmadan köyü gezmeye başlıyorum. Sokakları, evleri, evlerin önünde oturan yaşlı Rumları görünce Ayvalık’ta gibi hissediyorum kendimi. Tek farkı sokaklar tertemiz. Aslında ada genelinde tüm sokaklar yeni yıkanmış gibi. Mavi şirin kilisenin altından köyün yamacında yer alan üzüm bağlarını güneş batarken seyre dalıyor ve sonra yemeğe geçiyorum. Burada 3-4 tane restoran mevcut. Birisi tripadvisorun listesinde birinci sırada yer alan AAA. Popüler olduğu ve mekanlar küçük olduğu için önceden benim gibi rezervasyon yapmanızı öneririm. Oldukça ilgili, güler yüzlü çalışanları olan bu şirin mekanda yemekler oldukça lezzetli. Standart menüden yemek seçebileceğiniz gibi günlük çıkan menüden de seçim yapabilirsiniz. Günlük menüde yer alan fırında beyaz şarapla pişirilmiş ahtapotun tadı hala damağımda. Tatlı için portakallı tartı denedim. Tart deyip geçmeyin. İnce açılmış baklava hamuru gibi hamurdan yapılmış enfes bir tadı vardı. Bir de ününü duyduğum bisküvili dondurmaları varmış ama el yapımı dondurma daha yeni piştiği için kıvamına ulaşmadığından maalesef yiyemedim.

Manolates….Yukarıdan manzara

Manolates sokakları…

Ertesi gün adanın güneyinde yer alan Psili Ammos’a gidiyorum. Burası diğer plajlardan farklı olarak tamamen kum. Şezlong ve şemsiyenin ücretli olduğu sahilde bir de cafe/restoran kısmı var. Ancak duş göremedim. Kum olması sebebiyle de daha çok çocuklu ailelerin tercih ettiği bir yer. Akşama doğru buraya yakın diğer limanın bulunduğu Pthyhagorio’ya geçiyorum. Burası Samos antik kentinin harabeleri üzerine inşa edilmiş, bir zamanlar fakir bir balıkçı köyü, günümüzde ise adanın en popüler sayfiye yeri. Önemli arkeolojik bulguları sayesinde UNESCO tarafından Dünya Kültürel Miras Eseri olarak nitelendirilmiş.

Merkezi belli bir saatten sonra araç trafiğine kapandığı için yine yürüme mesafesinde bir park bulup bırakıyorum. Döndüğümde geç saat olmasına rağmen ağzına kadar dolu olduğunu söyleyebilirim. Bu arada genelde Samos da otopark olarak belirlenen boş alanların hepsi ücretsiz. Yemek veya bar için deniz kenarında pek çok alternatif var. Ben tercihimi biraz daha içeride olan Maritsa’dan yana kullanıyorum. Mavi masa, sandalyeleri ile oldukça şirin bir yer. Yemekleri de çok lezzetli. Özellikle shrimp saganikiyi denemenizi tavsiye ederim.

Bir sonraki günü adanın en ünlü plajı Livadaki Beach’e ayırdım. Adanın kuzeydoğusunda bir koyda yer alan plaja, tabelasını görüp saptıktan sonra 10 dakika gibi oldukça bozuk ve taşlı bir yoldan gidiyorsunuz. Sanki özellikle bu şekilde doğal bırakılmış kimse gelmesin diye nafile. Pazar günü de olduğu için olabilir saat 11’den sonra iğne atsan yere düşmez formundaydı. Erken gitmenin yararı deniz kenarında en önde yerimi aldım. Deniz girişte biraz taşlı ama sonrası kum. Burası da ücretsiz kimse de yanınıza gelip illa birşey için yiyin baskısı yapmıyor. Akşamüstü güneş tam karşınızda, denize vuran ışıltısı ile keyfinize keyif katıyor. Dönüşte sahil tarafını tercih ederseniz muhteşem bir manzara size eşlik ediyor.

Dönüş yolunda manzaram…

Tatilin son günü araba için 1 gün daha fazla ödememek için Vathi limanında sabah teslim ettikten sonra otelime ve feribotun kalkacağı limana yakın Gagou plajına gidiyorum. Orası da taşlık ama denizi muhteşem ve güzel ücretli duşu, restoranı olan bir tesis var.

 


Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s