Fazlasıyla doğa, araya serpiştirilmiş sımsıcak kasabalar, güzel yemekler, şarap… Alabildiğine yeşilin masmavi gökyüzü ile buluştuğu arada üzüm bağlarının veya bitmek bilmez mor ve sarıların süslediği müthiş bir görsel şölen…
Cézanne, Van Gogh, Picasso gibi pek çok ressama ilham olmuş Provence bölgesi yılın her zamanı ayrı bir güzelliğe sahip. Kuzeyde Alpler güneyde Cote d’Azur ile çevrili bu bölgede Haziran-Temmuz ayları bambaşka, çünkü lavanta dönemi. Her ne kadar sıcak, turizm mevsimi olması sebebiyle pahalı ve yolların oldukça kalabalık olduğu bir dönem olsa da inanılmaz keyifli bir tatil sizi bekliyor.
Bölge pek çok farklı kasabadan oluştuğu için konaklama yeri olarak da farklı seçenekler sunuyor. Dilerseniz bizim gibi kırsal alanda dilerseniz de bir kasaba içinde kalabilirsiniz. Provence’e ulaşmak için en yakın şehir Marsilya. Oradan seçtiğiniz destinasyonlara 40 dakika-2 saat arası ulaşabilirsiniz. Yine gezeceğiniz alanları konaklama olarak belirlediğiniz yere göre planlayabilirsiniz. Kalacağınız süreye gelince kasabaları, yemek ve kahve keyiflerini, şarap tadımlarını ve fotoğraf molalarını dikkate alarak yol hariç minimum 3-4 gün olarak düşünün. Dilerseniz bir ek yaparak Cote d’Azur ile devam edebilirsiniz. Önerim araba kiralayarak dolaşmanız böylelikle istediğiniz manzaranın yanında durarak keyfini çıkarabilirsiniz. Yollar virajlı ve haftasonları kalabalık. Hız limiti sebebiyle de geçişlerin tahmin ettiğinizden daha uzun süreceğini göz önünde bulundurun.
Provence’deki en büyük lavanta tarlaları Sault ve Valensole çevresinde yer almakta. Biz Lyonn ve Annecy üstünden geldiğimiz için bölgeyi gezmeye kuzeydeki Sault’dan başladık. Vaktiniz varsa yol boyunca tüm köylerde durarak ilerleyin derim ama bizim gibi kısıtlı ise planlama yapmanız şart.
Sault
Kayalık bir tepenin üstünde kurulmuş Sault, bu sebeple alabildiğine uzanan lavanta ve buğday tarlalarını yukarıdan izleme olanağı sunuyor. Belirtmem gerekir ki aşağıdaki renklerin canlılığını yakalamak gün ışığına çok bağlı. Güneşin dik geldiği saatlerde giderseniz nerede bu renkler diyebilirsiniz. Sabah veya akşamüstü manzara için ideal zaman. Kasabanın sunduğu manzaraların bence daha güzelini Sault’dan güneye doğru ilerlerken görüyoruz.
Sault 1300 kişilik bir nüfusu olan küçük bir ortaçağ kasabası. Sokaklar arasında dolaşırken küçük kafelerin ve hediyelik eşya dükkanlarının arasından geçiyor, mis gibi lavanta kokusunu içimize çekiyoruz. Bir şeyler yemek istediğinizde saatlere dikkat edin. Turistik bir yer olsa da servis sadece belli saatler arasında yapılıyor. Bizim görebildiğimiz her saat hizmet veren tek yer manzaraya hakim alandaki restorandı. Kasabadan çıktıktan sonra aşağı doğru inerken lavanta tarlalarında kısa bir durup kasabaya bir de aşağıdan lavantalar arasından bakmanızı öneririm.
Roussillon
Sault’dan yaklaşık 45 dakika sonra farklı jeolojik yapısı ile Luberon bölgesinin en büyüleyici kasabalarından biri Roussillon’dayız. Kiremit rengi kayalıklar ve meşe, çam ağaçları ile çevrili, yine bu kiremit rengin hakim olduğu toprak yapısına sahip kasabaya akşamüstü gitmemiz bizim için çok güzel bir tesadüf oldu. Masmavi gökyüzü ile ortaya çıkan kasabanın muhteşem renkleri kesinlikle görülmeye değer. Dar sokakları, cıvıl cıvıl kafeleri geçip saat kulesine doğru ilerleyip başka bir panoramik manzaraya ulaşıyoruz. Vaktiniz varsa kırmızı ve sarı kayaların oluşturduğu “Ochre Trail” de yürüyüş yapabilirsiniz.
Gordes
Russel Crowe’ın oynadığı “A Good Year” filmini seyrederken kaldığı eve daha doğrusu şatoya, geçtiği ağaçlıklı yollara ve bu kasabaya vurulmuştum. En az filmde resmedildiği kadar çekici Gordes, kayalık tepede yeşillikler arasında beyaz, gri mimarisi ile bizi daha karşıdan büyülüyor. Fransa’nın en güzel kasabalarından biri olan Gordes’e doyamadığımız için önce gün batımında şaraplarımızla, ertesi sabah da pastaneden çeşit çeşit sıcak hamur işleri alarak filmin çekildiği Le Renaissance otelinin kafesinde kahvaltımızı yapıyoruz.
Gordes de diğer görülmesi gereken yer manastır “Abbaye Notre-Dame de Sénanque”. İçinin de ziyarete açık olduğu manastır, muhteşem bahçesinden dolayı turistlerin en çok ziyaret ettikleri yerlerden biri.
Forcalquier
Ertesi gün Gordes’den sonra diğer en büyük lavanta tarlalarının yer aldığı “Plateau de Valensole”‘ya doğru yola çıkıyor, yol üzerinde 1 saatlik mesafedeki diğer bir kasaba Forcalquier’e gidiyoruz. Ortaçağ da Haute-Provence bölgesinin başşehri olan bu kasabanın diğerlerinin yanında sönük kaldığını söylemeliyim.
Valensole
Bölgeye geldiğimizi yollarda terk edilmiş araçlar ve tarlaların içine dalmış insan kalabalığından anlıyoruz. Bir tarafta lavanta diğer tarafta ayçiçek tarlaları ile süslü Valensole gerçekten görmeye değer. Gittiğimiz dönem Temmuz ortası olduğu için lavantalar yavaş yavaş toplanmaya başlamış olsa da yine de herkese yetecek kadar görüntü hala var. Arabayı park ettikten sonra kalabalığın arkasına takılıp kendimizi başka bir sevimli kasabanın, Valensole kasabasının içinde buluyoruz.
Diğer kasabalar:
Avignon, Arles, Saint-Rémy-de-Provence, Aix-en-Provence, Bonnieux, Lourmarin bölgede gezilebilecek diğer kasabalar.
Şarap tadım için alternatifleri aşağıda bulabilirsiniz. Gitmeden rezervasyon için kontrol etmelisiniz.
Château Mont-Redon-Chateauneuf du Pape. Rhone valley (dünyanın bilinen en iyi şaraplarından)ü
Château Romanin–
Domaine Henri Milan-SAINT REMY DE PROVENCE
Côtes de Provence St-Victoire; Aix-en-Provence doğusu
Chateau la Canorgue ( A Good Year filminin ev sahiplik yapan şato aynı zamanda şarap satış yeri)
Domaine de la Vallongue
Konaklama olarak biz iki farklı kırsal yeri tercih ettik.Biri Villa Degli Angelli (Bed&Breakfast) diğeri de La Maison de Bournissac –hotel & Michelin star restoran