Havası, insanı sıcak şehir…
San Francisco’ya 11 sene önce gitmiştim. San Diego’ya kadar inen tüm batı yakası için planladığımız gezinin ilk durağıydı. Belki deniz şehri olduğundan belki havasından bu şehri ilk gördüğümden beri hep çok sevdim. Tıpkı Barcelona gibi.
O zamanki 2 günlük ziyaretimde belli başlı görülmesi gereken yerleri listemden çıkardığım için bu sefer kaldığım süreyi de düşünerek daha keyif odaklı ve özel bir rota çıkardım.
Golden Gate Köprüsü, Fisherman’s Wharf, Alcatraz Adası, Cable Car, Çin Mahallesi, Japon Bahçeleri yani görülecekler listesinin başındakiler…





Şimdi biraz trekking, biraz okyanus biraz doğa bahsedeceğim. San Francisco’daki tatilimin bir kısmında Airbnb’den kiraladığım, Viktoryan yapıya ait evlerin bulunduğu bir bölgede kaldım. Bu sayede ilk seferde görmeye vaktimiz olmadığı için bu sefer listeye eklediğim tek şehirsel aktivite “Haight-Ashbury” ve “Alamo Square-Painted Lady Houses” idi.
Haight-Ashbury; 2 sokağın kesişim bölgesi olan bu semtte kendimi bir tarafta hippi kültürü içinde mağazalara, kafelere bakarken bulurken, bir blok arkada ve önde kimisi renk renk kimisi daha sade ama hepsi göz alıcı Viktoryan yapıdaki evlere bakarken buldum.


Buradan Alamo Meydanı’na yürüdüm. Tadilat olduğu için yemyeşil çimenlik park olarak gözüken alan yerinde yeller esiyordu. “Painted Ladies“; renkli Viktoryan evlerini tanımlamak için kullanılan bir terminoloji. Genelde medyadaki fotoğraflarda da yer alan bu mimarinin en önemli örneklerini (1892-1896 yılları arasında yapılan) Alamo Meydanında görebilirsiniz.

Şehir merkezli görülecek yerlerimi tamamladıktan sonra kendimi okyanus kenarına attım. İlk hedefim “Crissy Field“. San Francisco köprüsünü aşağıdan gören alabildiğine uzun kumsallar ve Pasifik Okyanusu. Buraya Fisherman’s Wharf’dan yürüyerek ulaştım. Eğer benim gibi vaktiniz var ise ve yürümekten sıkılmıyorsanız bu keyifli yol ideal. Ama belirtmek isterim yaklaşık 1 saate yakın bir yürüyüş yolundan bahsediyoruz. Arabanızla veya bisiklet kiralayıp da gezmek yada otobüsle gelmek de bir seçenek olabilir. Sonra kumların üstüne yatıp bu güzel manzara eşliğinde martıları seyrederek dinlenebilirsiniz.
Köprünün gün batarken bir kumsal üzerinden alınan fotoğraflarına sizler de denk gelmişsinizdir. Ben de bu anı yaşamak ve fotoğraflamak adına bir başka gün rotamı buraya çevirdim. Bu ünlü kumsal “Baker Beach“. Tatilimin ikinci bölümünde okyanus tarafında kaldığım için bu sefer evden tüm sahili yürüyerek “Cliff House“a geldim. Hava inanılmaz rüzgarlı olduğu için yürürken zorlanmadım değil. San Francisco’nun görünmeyen yüzü dalga sörfçüleri. Sabah işe gitmeden veya gün içinde sörf tahtasını alıp kendini okyanusa atan o kadar çok kişi var ki.


Cliff House civarında güneşin denizi aydınlattığı bu kendinden geçirten manzarada kite yapanları izleyip fotoğrafladıktan sonra “Baker Beach“e uzanan trail/trekking yolundan (Coastal Trail) yürümeye başladım. Burada yürüdüğüm yola biraz parantez açmak istiyorum. Öncelikle zor bir parkur değil. Giderken engellemeyecek şekilde bir kalabalık vardı. Muhteşem okyanus manzarası eşliğinde bir yürüyüş yapıyorum. Köprü bazı yerlerde ağaçlar arasından kendini gösteriyor. Tamamen yeşillik içindeyim ve şehirde olduğumu unutuyorum adeta. Daha kuytu olduğu için rüzgardan da çok etkilenmiyorum. Maalesef yol hep deniz kenarı değil. Bir yerde bitiyor ve evler başlıyor. Aslında güzel ve nezih bir semtin içinden geçiyorum ama doğa içinde olmak gibi değil.

Baker Beach’e geldiğimde ise rüzgarlı ve serin havanın etkisi ile nispeten az sayıda ziyaretçi benim gibi gün batımını bekliyor. Bir süre oturup çantamdaki küçük Kaliforniya şaraplarından birini içerek manzaranın keyfini çıkarıyor bir yandan kitabımı okuyorum. Arabasız gittiğim ve önünde otobüs durağı göremediğimden geldiğim yolu geri yürümek durumundayım.

Neyse ki yürüyüş zamanımı akşamüstüne doğru ayarladığım için dönüşte mükemmel bir gün batımı bana eşlik ediyor. Ancak etraf nispeten biraz fazla sakinleştiği için korkmadım değil.


Napa Valley
İçkili araba kullanmak istemediğimden günlük turları (http://www.winecountrytourshuttle.com) almayı tercih ettim. Aslında bir gece kalmak gibi bir planım vardı. Ancak bütçeme uygun yerlerin hepsi aylar öncesinde bakmama rağmen doluydu. Geri kalanlar ise çok pahalı. Seçtiğim turun içinde 3 farklı bağ evi gezdik ve tadım yaptık. Araba ile kendiniz gidecek olursanız turun kapsamındaki bağ evlerinden biraz bahsedeyim. Bunlardan beni en çok etkileyen “Castello di Amorosa” idi. Sadece şarapların güzelliği değil, kaleye giriş yolundan içine kadar her yerinde farklı bir atmosfer sunuyor. Diğer ziyaret ettiğimiz bağ evleri “Andretti” ve “Beringer” idi. “Robert Mondavi” ise bizim tur içinde olmayan ama diğer popüler bağ evlerinden biri. Öğle yemeği alternatifi için V.Sattui’yi tavsiye ederim. Burası bir şarküteri. Pek çok çeşit içinden istediğiniz ürün, mezeleri, ekmeği ve peynirleri alıp yemyeşil bahçesinde yiyebilirsiniz. Şarap tadımı burada yok ancak şişe olarak satın alabiliyorsunuz. Kalabalık bir grup iseniz oldukça uygun bir bütçe ile çıkıyorsunuz. Her şey de gayet lezzetli.




Sausalito & Muir Beach Overlook
Şehir okyanus kenarında olunca nefes kesici manzaraların da sonu gelmiyor. Hepsi farklı derecede etkileyici. “Muir Beach Overlook“, şehrin karşı, yani Golden Gate Köprüsünün öbür tarafında yer alıyor.
Buraya gitmeden önce güzel bir kahvaltı için deniz kenarına küçük ve sevimli “Sausalito”’ya gidiyorum. Hafta içi olduğu için oldukça sakin ve huzurlu bu yerde trip advisordan seçtiğim Lighthouse’da kahvaltı yapıyorum. Benim gibi masa yerine bara oturabilir başka gezginlerle de tanışabilirsiniz. Porsiyonların büyüklüğü ve doyuruculuğundan bahsetmeden geçemeyeceğim.
Biraz sahilde yürüdükten sonra overlook’a devam ediyorum. Bu arada buraya bisiklet veya feribot ile de gelebilirsiniz.
Overlook, askerlerin düşman gemilerine karşı şehrin kuzeyini korumak için gözetleme yeri olarak kullanılıyormuş. Arabadan inip daha izleme yerine gelmeden hangi yöne baksam sahile vuran dalgaların yarattığı köpükler ve alabildiğine mavilik beni büyülüyor. En uca geldiğimde ise sanki gökyüzünde gibiyim. Yükseklik korkusu olanlara çok uca yaklaşmamalarının notunu düşeyim:) Eğer Kasım –Haziran ayları arasında gittiğinizde şanslıysanız göç eden mavi balinaları görebilirsiniz. Ben öğlen saatlerinde oradaydım ancak daha unutulmaz bir manzara görmek ve fotoğraflamak istiyorsanız güneşi burada batırmanızı tavsiye ederim.



Buraya kadar gelmişken Muir Woods’u da görmenizi tavsiye ederim. Ben yeni Yosemite Park’ından geldiğim için kısa kesip geri döndüm.