Geniş caddeler, yürürken önünüze çıkan büyük ağaçlar, parklar, et & şarap, latin ritmleri, tango tango tango..
Buenos Aires 5 ana alandan oluşuyor. Merkez Plaza de Mayo & Microentro, Plaza San Martin & Retiro, San Telmo & La Boca, Recoleta ve Palermo
Plaza De Mayo
Buenos Aires’in sembolü Plaza de Mayo, ünlü Casa Rosada’nın çekiciliği ile tüm ilgileri üzerine çektiği palmiyelerle çevrili bir meydan. Casa Rosada yani Başkanlık Binası, Arjantin tarihinde önemli bir yeri var. Karşısına geçtiğimde gözümde Eva Peron’un halkı selamladığı o sahne canlanıyor. Sadece başkanlar değil, ulusal tutkuyu ateşlemek ve halk desteğini göstermek amacıyla ünlü futbolcu Maradona da bu ünlü balkonu kullanmış.
Binada aynı zamanda içinde eski başkanların ve ülkenin tarihine yönelik fotoğrafların sergilendiği bir de müze bulunuyor.
Arjantin ile özdeşleşmiş Eva Peron ve yaşantısı hakkında daha çok bilgi sahibi olmak isterseniz müzesini de ziyaret etmelisiniz.
La Boca; El Cominita
Rengarenk evlerin, hediyelik eşya dükkanlarının, ara ara tango yapanları izleyerek keyifle ilerlediğiniz trafiğe kapalı bir sokak… İspanyolca “küçük yol” demek. Gerçekten de yaklaşık 100 metrelik bir yoldan bahsediyoruz ama Buenos Aires’in en turistik bu sebeple de kalabalık yerlerinden biri.
1900 yılı başlarında yaşayanların yarısı, çoğu liman kenti Genova’lı olmak üzere, İtalyan imiş. Liman bölgesi olan La Boca’da çalışan Genovalılar, tersanedeki eski gemilerden artan tahta, metallerden yararlanarak bu evleri yapmışlar üstüne kendi özgü geleneklerini buraya da yansıtarak yine tersaneden arta kalan boyalarla evlerinin dışlarını boyamışlar.
La Boca bölgesinin diğer bir özelliği de bir zamanlar Diego Maradona’nın bir dönem oynadığı Boca Juniors futbol klubünün sahip olduğu La Bombonera stadyumuna ev sahipliği yapması..Benim gibi spor/futbol meraknız varsa ziyaret edebilirsiniz.
Teotro Colon-Kristof Kolomb Tiyatrosu
National Geographic tarafından dünyanın en iyi 3.opera binası, akustik özelliği ile ise dünyanın en iyi 5.konser salonu seçilmiş.
Tiyatronun ilk yapımı ve açılışı 1850lerde Verdi’nin La Traviata operası ile olmuş. Yenilenmiş şu anki tiyatro ise 20 sene sonra 1900 yılı başlarında yeni yerinde bu sefer Aida operası ile açılışı yapılmış. İçeriye girdiğiniz an bu atmosferde bu operaları seyrettiğimi hayal ettim de… Müthiş…
Recoleta
Mezarlık (Cementerio de la Recoleta) ve Sanat Müzesi ( Museo Nacional de Bellas Artes) in bulunduğu Recoleta, şık ve de pahalı apartman, kafe ve dükkanları ile dolu. Sokaklarda yürürken sanki bir latin ülkesinde değil de Avrupa’da gibi hissediyorsunuz. Zaten mimarisi ile Buenos Aries’in diğer yerlerinden farklılaşıyor. Bu bölgede beni en etkileyici yerlerden biri, ziyaretçi sayısına bakarsanız pek çok kişiyi de, “Cementerio de la Recoleta“. Mezarlık da gezilir mi diyor olabilirsiniz. Eva Peron, Arjantin başkanları gibi pek çok ünlünün mezarının bulunduğu bu yer adeta bir açık hava müzesi gibi. Heykeller, yazılar, mimarisi, düzenli yapısı ile ister istemez ilginizi çekiyor.
Benim gibi gittiğim yerleri yürüyerek keşfetmeyi seviyorsanız yolda karşınıza böyle güzellikler de çıkabiliyor. “La Recoleta” bölgesinde yağmurlu bir günde yolumu kesti kendisi. Kauçuk ağacıymış. 200 yaşından fazla, 20 mt yükseklikte 50 m genişliği olan bu dev ağacın dalları ağaç direklerle destekleniyor. Çok çabaladım ama tek kareye sığdıramadım:)

Gezdik gördük biraz da yeme, içme ve eğlenceden bahsedelim..
Aşağıda yazılı olan yerler Buenos Aires’li bir arkadaşımın tavsiyesi üzerine seçmiş ve tecrübe etmiş olduklarımdır.
Arjantin mutfağında öne çıkan yemekleri Empanada ve tabiki et. Yanında da güzel bir kırmızı şarap.. Gittiğim restoran Recoleta bölgesindeki “El Sanjuanino”. Ahşap iç mimarisi ve tipik latin amerikalı sıcaklığındaki bu yerde önce bir empanada alıyorum. İçindeki malzemeye göre 10 farklı empanada alternatifi var menüde ancak geleneksel bir seçim yapıp etli olanı seçtim. Bizim çiğböreğe çok benzer hatta itiraf etmeliyim ki rahmetli anneanneciğimin yaptıkları kadar lezzetli değil.
Ana yemek olarak da yanında patates kızartması ile biftek (Bife con papas fritas) ve kırmızı şarap..
Tango izleyerek içmek/yemek için 2 farklı yeri denedim. Biri Cafe Tortoni diğeri de La Ventana.. Her ikisine de rezervasyon yaparak gittim.
Cafe Tortoni… Ufak bir yer burası daha az turistik ve uygun fiyatlı. Şarabınızı içerek müthiş bir gösteri izleyebiliyorsunuz.
La Ventana ise oldukça büyük bir yer ve gösteri de kendi gibi büyük. Sadece Tango değil farklı şovları da içeriyor ve kalabalık bir gösteri ekibi var.
Online rezervasyon yaptım yemeksiz sadece içki alternatifli olanı seçtim. Yemekli menü de mümkün. Başkaları ile paylaşımlı masada oturuyorsunuz. Şansıma tam sahne önü bir yer verildi bana.
Zamanında salsa dersi almış biri olarak müziği, ritmi ile benim için yeri farklıdır. Ancak tango çok güçlü bir tutkuyu, ahengi görsel olarak size sunuyor. İlk kez kalabalık bir tango şovu izliyorum. Müziğiyle zaten kendinizden geçerken dansçıların aynı andaki uyumu müthiş..Hiç bitmesin..
Buraya girmeden önce tango kıyafetleri giymiş bir dansçıyla tango yaparmış gibi bir hareketle hatıra fotoğrafı çektirebiliyorsunuz. Bu sebeple benim gibi çook spor gitmeyin derim.